THE PLATFORM


Temel fikir: herkese yemeğin yetebileceği


Altta yatan mesaj: ana karakter (Goreng) ve "baharat" adlı karakterin yaptıkları eylemde de görüldüğü üzere esasında önlemler de alınsa (50. Kattan yemeği pay etseniz) yemeğin herkese yetmediği.

Filmde bu iki çatışma üzerinden sistemler eleştirisine değinilmiştir. Özünde doğrudan bir kapitalizm eleştirisi gibi duran film, altında yatan bu fikirle aslında komünizm i de eleştirir. Çünkü platformun simgelediği dünyada ve bu düzende esasında herkes tam olarak eşit değildir ve herkese yetecek kadar yemek garanti değildir. Muallaktır.
Platformun içinde eşitlik bu şekilde eleştirilirken adalet vurgusu pek yapılmaz. Daha doğrusu filmde adaletin esamesinden bahsedildiğini göremeyiz. Zira tam ve gerçek adalet yukarıdakiler ve aşağıdakiler gibi bir düzenin tezahüründe mümkün değildir. Bu sebepledir ki yönetmen adalet üzerinden bir mesajı pek ele almaz. Yada filmin okumasından aslında adaletin dünyada hiç de var olmadığı(böyle bir düzende) da söylenebilir.
Filmin yan mesajlarında tanıtım ve reklamın insan psikolojisindeki yerine dikkat çekilmiştir. Reklam insanı her türden etkiye sokabilir. Ve bu düzenin bir parçasıdır.
Ayrıca yine yanlarına birer nesne alma meselesi son derece güzel işlenen bir örüntüye sahip. Özünde klasik bir anlayışla kitabın orada bilgeliği ve gerçek erdemi temsil ettiği düşünülse de, kitap bununla birlikte bir vakit geçirme aracı, yalnızlık gidermek için bir dosttur. Zira "Samuray Süper'e" (bıçak) baka baka zaman geçmez . Ve yine yönetmenin izleyici üzerinde kitapla yaptığı bir ters köşede kitabın yenilebilir olmasıdır...
Filmin açılış sekansında ele alınan sözde de; bir noktaya değinmek gerek. Şüphesiz filmde birbirinden farklı karakterler var. Ve bu ilk bakışta da gerçekten normal yaşam dizaynına uygun. Fakat bu durumun, daha filmin girişinde üç kalıba sokulması enteresan bir kurguyu beraberinde getiriyor. Film boyunca Son raddede kimin ne olduğundan çok; bu üç kalıbın önemine odaklanıyoruz. Ve yine "düşenler" adlı bir grubunda aslında hem yukarıda hemde aşağıda farklı şekillerde olabileceğini görebiliyoruz. Zira yukarıda varlık içinde bunalanlar, aşağıda ise yıllardır içinde olduğu sisteme yenik düşüp intihar edenler var.

Filmin dış özellikler açısından yalnızca yemek üzerinden konuyu işlemesi, karakterlerin birbirlerini yemesi, yemeklerin saklanınca kat ortamının değişmesi gibi meselelerde düzenin parçalarını tamamlıyorlar. Fakat esasında temel nokta, yani filmin kırılma anı yukarıya tırmanmak için mücadele veren bir adamın aşağıya inerken kendini adamasıyla başlayan süreç ile oluyor. "Baharat" ile birlikte aşağı inen Goreng, bir fikri, aidiyeti, özünde bir mesajı içeren eylemi başlatıyor. Goreng'e film boyunca belirli noktalarda temas eden "Miharu" bir nebze olsun sistem açıklığını ve "bilge adamda" sistemde var olan inancın ve tekamülün insan ve toplum psikolojisinde etkinliğini simgeliyor.
Filmin sonuna geldiğimizde ise aslında göz ardı ettiğimiz ve odaklanmamız gereken yeri fark ediyoruz;
"Tüm sistemlerin, sistemsizliklerin ve yanlış sistemlerin içinde her zaman bir umut vardır."

Filmde umut yalnızca küçük kızın kendisi değil, platform un en altında sapa sağlam bir şekilde var olan küçük kızın varlığıdır. Ve kendiliğinden oluşmasını beklediğimiz fakat aslında bir tetikleyici unsurun olması gerektiğini gördüğümüz bir düzende; umut tüm insanlığın içine sığdığı bir şemsiye misali...
Film tüm bu eşsiz kurgu ve olay örgüsüne rağmen çoğu izleyici tarafından sonu hasebiyle beğenilmemiş olabilir. Bu muallak (ucu açık) filmler sinemada hep olmuşlardır fakat yine de sonun nasıl son olmayacağı noktasında da bir problem olabilir. Filmin sonu için yapılan eleştirilere bir düzeyde katılsam da, yönetmenin ilk uzun metraj filmi olmasının da verdiği durumu göz önüne alarak filmin gayet başarılı olduğunu söylemek gerek. Ve ayrıca şunu da eklemeliyiz;
İnsanlar ikiye ayrılırlar;
"Umudu inanlar ve inanmayanlar"...

Yorumlar

Popüler Yayınlar